bilgi@burhaneray.com +90 212 644 02 01

SAĞLIK RAPORU ALMADAN İŞÇİ ÇALIŞTIRMAK İŞVERENİ HANGİ DURUMLARDA SORUMLU KILAR.

(506 VE 5510 SAYILI KANUNLAR İLE ÖRNEK HGK KARARI IŞIĞINDA)

 

I- GİRİŞ

Ülkemizdeki kayıtdışı istihdamın en önemli nedeni getirdiği ek prim-vergi külfetidir. Ancak diğer önemli bir nedeni de kayıtlı çalışmada öngörülen bürokratik işlemlerin fazlalığıdır. Son dönemde bilgisayar ve internetin kamu işlemlerinde kullanılması gerçekten bürokratik işlemlerin azaltılmasını sağlamıştır. Artık işverenler SGK/Vergi müdürlüğüne gitmeden bildirimlerini yapabilmektedirler. Bu makale konumuz kayıtlı işçi istihdamının gereklerinden olan işe girişte işçilere sağlık raporu alınması gerekliliğidir. İşe giriş sağlık raporu alınmadan sigortalı gösterilen işçiler nedeniyle, işveren SGK’nın hastalık sigortasından yaptığı masrafları ödemek zorunda mıdır? Bu sorumluluğun sınırları nelerdir? Hangi durumlarda önem arz etmektedir? Yeni 5510 sayılı Yasa’da bu alanda ne tür düzenleme getirilmiştir?

 

II- SAĞLIK RAPORU HANGİ HALLERDE ALINMALI?

 

İşverenler işe alacakları kişilerin bünyelerinin bu işe uygun olup olmadığını, bir sağlık raporuyla saptamak ve raporda belirtilen hususları dikkate alarak işçiyi bünyesinin uygun olduğu işte çalıştırmamakla yükümlüdürler.

 

A- AĞIR VE TEHLİKELİ İŞLERDE DURUM

 

4857 sayılı İş Kanunu’nun 86. maddesinde, Ağır ve tehlikeli işlerde çalışacak işçilerin işe girişinde veya işin devamı süresince en az yılda bir, bedence bu işlere elverişli ve dayanıklı oldukları işyeri hekimi, işçi sağlığı dispanserleri, bunların bulunmadığı yerlerde sırası ile en yakın Sosyal Sigortalar Kurumu,  sağlık ocağı, hükümet veya belediye hekimleri tarafından verilmiş muayene raporları olmadıkça, bu gibilerin işe alınmaları veya işte çalıştırılmaları yasaktır.’ denilerek işçiler için hangi sıraya göre sağlık raporu alınacağı hükme bağlanmıştır.

 

Bu nedenle, özellikle ağır ve tehlikeli işlerde işverenlerin sağlık raporu olmadan işçi çalıştırmasının çok büyük sakıncaları bulunmaktadır. Sağlık raporunda, sigortalının çalışacağı işe elverişli ve dayanıklı olduğunun, işin niteliği ve koşulları bakımından vücut yapılarının dayanıklı bulunduğunun ve çalışmaya devam etmelerinde sakınca olmadığının belirtilmesi gerekmektedir. Muayene yapan doktor tarafından ‘Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışan İşçilere Ait İşe Giriş Sağlık Raporu’ düzenlenmelidir. Sağlık Ocakları tarafından düzenlenmiş ve kişinin ‘sağlam’ bulunduğunu belirten raporlar, işçinin bünyece yaptığı işe elverişli olduğunu belirtmemesi nedeniyle geçerli sayılmamaktadır[1].

 

B- ÇOCUK-GENÇ VE KADIN İŞÇİLERDE DURUM

 

4857 sayılı İş Kanunu’nun 85. maddesi, birinci fıkrasında, ’16 yaşını doldurmamış genç işçiler ve çocukların ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılamayacağı’ ve aynı Kanun’un 87. maddesinde, ‘On dört yaşından on sekiz yaşına kadar (on sekiz dahil) çocuk ve genç işçilerin işe alınmalarından önce işyeri hekimi, işçi sağlığı dispanserleri, bunların bulunmadığı yerlerde sırası ile en yakın Sosyal Sigortalar Kurumu, sağlık ocağı, hükümet veya belediye hekimlerine muayene ettirilerek işin niteliğine ve şartlarına göre vücut yapılarının dayanıklı olduğunun raporla belirtilmesi ve bunların on sekiz yaşını dolduruncaya kadar altı ayda bir defa aynı şekilde doktor muayenesinden geçirilerek bu işte çalışmaya devamlarına bir sakınca olup olmadığının kontrol ettirilmesi ve bütün bu raporların işyerinde saklanarak yetkili memurların isteği üzerine kendilerine gösterilmesinin zorunlu olduğu’ hükme bağlanmıştır[2].

 

C- SAĞLIK RAPORUNU KİMLER NASIL ALACAK?

 

Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılacak işçiler (kadınlar dahil) ile 16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını bitirmemiş genç işçilerin işe girişlerinde, işin niteliğine ve şartlarına göre bedence bu işlere elverişli ve dayanıklı olduklarının fizik muayene ve gerektiğinde laboratuar bulgularına dayanılarak hazırlanan hekim raporu ile belirlenmesi zorunludur. İşin devamı süresince de bu işlerde çalıştırılmalarında bir sakınca olmadığının 16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını bitirmemiş genç işçiler için en az 6 ayda bir, diğerleri için de en az yılda bir defa hekim raporu ile tespiti zorunludur. Bu raporlar işyeri hekimi, işyeri ortak sağlık birimi, işçi sağlığı dispanserleri, bunların bulunmadığı yerlerde sırasıyla en yakın Sosyal Sigortalar Kurumu, Sağlık Ocağı, Hükümet veya belediye hekimleri tarafından verilir[3].

Sağlık Bakanlığı’nın görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belirlenen Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışacaklara Ait İşe Giriş / Periyodik Muayene Formu kullanılacaktır.

 

Sağlık raporu alınmamış herhangi bir işçinin ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması yasaktır. İşçilerin gerek ilk işe girişlerinde gerekse periyodik muayenelerinde belirlenen sağlık durumları ile diğer gerekli bilgiler bu raporlara işlenir.

 

Bu raporlar, teftiş esnasında iş ve SGK müfettişlerine her istenildiğinde gösterilmek üzere işveren veya yetkilisi tarafından, gizliliğine halel gelmeyecek bir surette işyerlerindeki özlük dosyalarının kişisel sağlık bölümünde saklanır.

İşyeri hekimi tarafından verilen rapora itiraz halinde, işçi en yakın Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi Sağlık Kurulu’nca muayeneye tabi tutulur. Verilen rapor kesindir.

İşyerinden ilişkileri kesilerek yeni bir işe giren işçilerin bu raporları veya örnekleri yeni işveren veya vekilinin isteği halinde o işyerine gönderilir.

 

III- SOSYAL GÜVENLİK KURUMU HANGİ HALDE YAPTIĞI MASRAFLARI TAZMİN EDEBİLİR?

 

506 sayılı Kanun’un 41. maddesinde, çalışma mevzuatına göre, sağlık raporu alınması gerektiği halde böyle bir rapora dayanılmaksızın veya eldeki rapora aykırı olarak, bünyece elverişli bulunmadığı işte çalıştırılan sigortalının, bu işe girişinden önce var olduğu tespit edilen veya bünyece elverişli bulunmadığı işte çalıştırılması sonucu meydana gelen hastalığı için Kurum’ca yapılan masrafların tümünün işverene ödettirileceği öngörülmüştür[4].

 

A- 5510 SAYILI YENİ YASA’DAKİ HÜKÜM

 

5510 sayılı Yasa’nın 21. maddesinde bu husus düzenlenmiştir. ‘Çalışma mevzuatında sağlık raporu alınması gerektiği belirtilen işlerde, böyle bir rapora dayanılmaksızın veya eldeki rapora aykırı olarak bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılan sigortalının, bu işe girmeden önce var olduğu tespit edilen veya bünyece elverişli olmadığı işte çalıştırılması sonucu meydana gelen hastalığı nedeniyle, Kurum’ca sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği işverene ödettirilir.’ denilmek suretiyle 506 sayılı Yasa’nın 41. maddesiyle aynı dil kullanılmıştır. Bu anlamda gelecek dönemde de bu alanda değişiklik olmayacaktır.

 

Anılan 41. madde metnindeki ‘Çalışma Mevzuatı’ terimi ile 4857 sayılı İş Kanunu’na ve çalışma hayatını düzenlemek amacıyla çıkartılan ve bazı hükümleri yukarıda yazılan Yönetmeliklere atıfta bulunulmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu, 506 sayılı Kanun’un 41. veya yeni 5510 sayılı Yasa’nın 21. maddesini uygulayabilmesi için aşağıdaki üç ayrı durumda ve her bir durum için belirtilen şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

 

‘I-a) Sigortalının çalışma mevzuatına göre alınması gerekli işe giriş sağlık raporuna dayanılmaksızın işe alınması,

b) Bünyece elverişli bulunmadığı işte çalıştırılması,

c) Hastalığının bu işe girmeden önce var olduğunun saptanması,

II-a) Sigortalının işe giriş raporuna aykırı olarak,

b) Bünyece elverişli bulunmadığı bir işte çalıştırılması,

c) Hastalığının bu işe girişinden önce var olduğunun saptanması,

III-a) Çalışma mevzuatına göre alınması gerekli işe giriş sağlık raporuna dayanılmaksızın işe alınan veya eldeki rapora aykırı olarak çalıştırılan sigortalının,

b) Bünyece elverişli bulunmadığı işte çalıştırılması ve bunun sonucunda hastalığın meydana geldiğinin saptanması,’

 

Yukarıda belirtilen üç durumda ve her durum içindeki tüm şartların birlikte gerçekleşmesi halinde, SSK tarafından yapılan tüm masraflar anılan 41. madde hükmü gereğince ilgili işverenlerden tahsil edilmektedir.

SSK tarafından tedavileri sağlanan sigortalıların bu hastalıklarının işe girişlerinden önce var olduğunun veya bünyece elverişli bulunmadıkları işte çalıştırılmaları sonucu meydana geldiğinin tedavilerinin sağlandığı sağlık tesisi müdavi hekimince saptanması gerekmektedir.

 

IV- ÖRNEK OLAY (YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI IŞIĞINDA)

 

Sigortalı Gülten SOYLU tıbbi laboratuvar işyerinde işe alınırken yukarıda 41. madde de sözü edilen işe elverişlilik raporu almamış, işyerinde sekreterlik, hasta kabul, gerektiğinde temizlik işlerine bakmakta, gördüğü işin bizatihi ağır ve tehlikeli işlerden olmamasına karşın, çalıştığı işyerinin ‘Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğünün’[5] 113. sırasında yer alan ‘hastane, bakteriyoloji ve kimya laboratuarları ve eczacılık’ işleri olarak belirtilen ağır ve tehlikeli işlerin görüldüğü işyerlerinden sayıldığı, adı geçenin işe girişinden önce geçirdiği kronik böbrek yetmezliği hastalığının bu işe girişinden sonra tekrar nüksetmesi nedeniyle, sigortalı için SSK yaptığı 1.714.950,00 YTL’yi işverenden ‘rucuan alacak’ davası ile istemektedir.

 

Buradaki mahkeme kararında (YHGK K.1991/168) belirtilen tüzük sonradan yürürlükten kaldırılmış olup yerine Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği[6] gelmiş olup, daha önce eski tüzükte 113. madde de düzenlenen bu iş kolu, yeni Yönetmelikte 135. madde de (Hastane, bakteriyoloji ve kimya laboratuarları, eczacılık (ilaç imali, hammaddesi imali ve benzeri) işleri şeklinde) tanımlanmıştır.

 

Yargı kararına geçmeden önce bir şeyi açıklığa kavuşturmak isteriz: Sigortalının işyerinde yaptığı iş büro işi gibi ağır ve tehlikeli iş olmamasına karşın, işyerinin yaptığı faaliyet nedeniyle ağır ve tehlikeli işler tüzüğünde yer alması nedeniyle sağlık raporu almama muafiyetine tabi olmamaktadır.

Bu nedenle önemli olan işe alınan sigortalının yaptığı iş değil, işyerinde yapılan faaliyetin konusudur.

 

Yukarıda belirtilen dava konusu yerel iş mahkemesi tarafından kabul edilmiş, davalı vekili tarafından temyize götürülünce Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nce bozulmuş, yerel mahkeme kararında direnince YHGK konuyu karara bağlamıştır. Alınan Karar’a göre:

 

İşverenin kuruma karşı sorumluluğunun doğabilmesi için yukarıda III no.lu bölümde belirtilen üç şartın birlikte oluşması gerekmektedir. Bunlardan bir tanesinin olması sorumluluk için yeterli değildir. Hastalık olayı ile işverenin yükümünü yerine getirmemiş olması arasında uygun neden-sonuç bağı olması gerekir. Bunun içinde olayda, sigortalının işe girişinden önce var olan kronik böbrek yetmezliği hastalığının tıbbi tahlil laboratuarının şu özelliği ve niteliği itibariyle sigortalının saptanan çalışma türü de gözetilerek bünyesine uygun işte çalıştırılmama olgusundan hangisine uygun düştüğü, giderek sigortalının evvelce mevcut hastalığına olumsuz bir etkisinin bulunup bulunmayacağı, böylece hastalığın bünyece elverişli olmayan bir işte çalıştırılmış olması sonucu meydana gelip gelmediği ve ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırıldığının kabul edilip edilmeyeceği, sonuç olarak da hastalık olayı ile işverenin yükümünü yerine getirmeden çalıştırma olgusu arasında uygun neden-sonuç bağı bulunup bulunmadığı yöntemince araştırılıp takdir edilerek bu konuda uzman kişilerden oluşturulacak bir bilirkişi (doktor) heyetinin raporuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.

 

V- SONUÇ

 

Bazen işveren tarafından tedavi amaçlı olarak, bazen de sigortalı tarafından önceki hastalığı saklanmak suretiyle belli bir işkolunda çalışmaya başlanması sonucunda nükseden eski hastalıklar SGK’ya önemli faturalar çıkarmakta olup, bu durum sonradan yapılan sigortalılığın iptali ve hastalık faturalarının işverenden talebine yol açmaktadır. Şunu ifade etmeliyim ki eğer sahte sigortalılık dediğimiz yani hiç işyerine gitmeden sigortalı gösterilme durumunun ispatlanması halinde, 506 sayılı Yasa’nın 90. maddesi dikkate alınarak yapılan tüm sağlık harcamaları işverenlerden alınır.

 

Ancak yukarıda izah edildiği üzere sigortalı işyerinde fiilen çalışmakta, ancak sağlık raporu almadan ağır ve tehlikeli işlerde çalışması halinde önceki hastalığının nüksetmesi halinde tedavi giderlerinin Kurum’ca işverenden talep edilebilmesi için bunun uzman doktor heyeti tarafından ayrıntılı şekilde ortaya konması, hastalıkla iş koşulları arasındaki illiyet bağının kurulması gerekir. Bu ise son derece zor bir olaydır. Ancak işverenlerin kendileri açısından özellikle ağır ve tehlikeli işler yönetmeliğinde belirtilen iş kollarında olmak üzere işe almadan önce tüm işçileri için öngörülen formattaki sağlık raporunu ve akabinde periyodik kontrol muayenelerini yaptırmalarını tavsiye ederiz. 5510 sayılı Yasa, 506 sayılı Yasa’daki uygulamayı aynen öngörmüştür.

 

Yazar: Hakkı DEMİRCİ*

Yaklaşım Dergisi/ Haziran 2008 / Sayı: 186 


*             SGK Başmüfettişi, Mali Hukuk Bilim Uzmanı

[1]           Resul KURT, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku, İSMMMO, 2004

[2]           4857 sayılı İş Kanunu md. 85

[3]           Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği, 16.06.2004 tarih ve 25494 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

[4]           SSK Genel Müdürlüğü, İş Kazaları Dairesi Başkanlığı’nın, Bünyece Elverişli Olmadıkları İşlerde Çalıştırılanlarla ilgili 15.05.1991 tarih 3-53 Ek sayılı Genelgesi.

[5]           28.04.2006 tarih ve 26152 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 07.04.2006 tarih ve 2006/10330 sayılı ‘Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğünün Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Tüzük’ün 1. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.

[6]           16.06.2004 tarih ve 25494 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır