bilgi@burhaneray.com +90 212 644 02 01

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu

Tarih      : 11.07.2007

Esas No  : 2007/19

Karar No  : 2007/250

AATUHK M. 35

HİSSE DEVREDİLMESİ HALİNDE SORUMLULUK

Limited şirketlerde hisse devri, ortağın ortaklık ilişkisinin devam ettiği vergilendirme dönemlerine ait vergi borcundan sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağından, davacının sorumluluğunun dönemler itibarıyla incelenmesi gerektiği hk.

 

İstemin Özeti:

 

(…) Limited Şirketinin 1998 ila 2001 yıllarına ait vergi borçlarının şirket ortağı olan davacıdan tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle dava açılmıştır.

 

Vergi Mahkemesi kararıyla; davacının %50 hisseli ortağı olduğu borçlu şirketteki 600 hissesinden 540’ını diğer ortak …’a, kalan 60 hissenin de 59’unu yine … ve 1’ini de …’a devrettiği ve hisse devrine ilişkin hususların 1.10.1998, 29.3.2001 ve 18.3.2004 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlandığının anlaşıldığı, her ne kadar davalı idarece, borçlu şirketin 1998-2001 yıllarını kapsayan ve Mahkemelerince verilen kararla kesinleşen borçların tahsili amacıyla davacı adına dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği belirtilmişse de, limited şirket ortağının sorumluluğunun ortaklık payına bağlı bir sorumluluk olduğu, olayda ise davacının noterde gerçekleştirilen hisse devri sözleşmeleri ile şirketteki hisselerini devrettiğinin görüldüğü, hisseleri satın alan kişilerin de şirketin mali durumunu bilerek bu hisseleri aldığının kabulü gerektiği, bu durumda ortaklık payını devreden davacının şirket borçlarından dolayı artık sorumlu olamayacağı, bu nedenle düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle, ödeme emirlerini iptal etmiştir.

 

Davalı idarenin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi kararıyla; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 4369 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 35. maddesinde limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tutulacaklarının hükme bağlandığı, diğer yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun ‘mükellef ve vergi sorumlusu’ başlıklı 8. maddesinin 3. fıkrasında; vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukavelelerin vergi dairelerini bağlamayacağının öngörüldüğü, bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, bir kamu borcu olan vergi borcundan yasa gereği doğan sorumluluğun, borçlu şirketin vergi borcunun doğduğu dönemde sahip olunan hisselerinin satışı yoluyla ortadan kaldırılamayacağının anlaşıldığı, vergisi ihtilaf konusu olan yıllarda şirket ortağı olan davacının limited şirketin ödenmeyen vergi ve buna bağlı alacaklarından sorumlu olup olmadığı dönemler itibarıyla incelenerek sonucuna göre karar verilmek üzere, mahkeme kararını bozmuştur.

 

Bozma kararına uymayan Vergi Mahkemesi kararıyla; ödeme emirlerinin iptali yolundaki kararında ısrar etmiştir.

Israr kararı davalı idarece temyiz edilmiş, ödeme emri düzenlenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

 

Karar:

 

(…) Limited Şirketinin 1998 ila 2001 yıllarına ilişkin vergi borçlarının şirket ortağı olan davacıdan tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davanın kabulü yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı, davalı idarece temyiz edilmiştir.

 

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 4369 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları düzenlemesi yer almaktadır.

 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun ‘mükellef ve vergi sorumlusu’ başlıklı 8. maddesinin 3. fıkrasında da, vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukavelelerin vergi dairelerini bağlamayacağı öngörülmüştür.

 

Bu hükümlere göre, bir limited şirket ortağının ortaklık ilişkisinin devam ettiği vergilendirme dönemlerinde doğan ve şirketten tahsil imkanı bulunmayan vergi borcundan sermaye hissesi oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağı ve bu sorumluluğun hisselerin satışı nedeniyle ortadan kaldırılamayacağı yasa gereğidir.

 

Ancak, dosyanın incelenmesinden davacının şirketteki hisselerini yıllar itibariyle farklı tarihlerde devrettiği anlaşıldığından, ödeme emirleri içinde devir tarihinden sonraki yıllara ait amme alacağı bulunup bulunmadığı ve vergilendirme dönemlerinde davacının hisse oranlarının ve sorumluluk sınırının ne olduğu araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken vergi mahkemesince yazılı gerekçe ile ödeme emirlerinin iptali yolunda verilen ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle Vergi Mahkemesinin ısrar kararının bozulmasına, oyçokluğu ile karar verildi(*).


 


(*)         KARŞI OY X- Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

             KARŞI OY XX- Dosyanın incelenmesinden davacının şirketteki hisselerini yıllar itibarıyla farklı tarihlerde devrettiği anlaşıldığından, ödeme emirleri içinde devir tarihinden sonraki yıllara ait amme alacağı bulunup bulunmadığı ve vergilendirme dönemlerinde davacının hisse oranlarının ve sorumluluk sınırının ne olduğu idarece araştırılarak buna göre takip yapılmadığı anlaşılmakta olup idarenin yapması gereken araştırmanın mahkemece yapılması yerinde olmayacağından bu gerekçe ile mahkeme kararı sonucu itibarıyla yerindedir.

             Bu nedenle ısrar kararına yönelik temyiz isteminin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.