bilgi@burhaneray.com +90 212 644 02 01

 

Danıştay 3. Dairesi

Tarih         : 02.11.2011

Esas No   : 2007/1961

Karar No  : 2011/6446

AATUHK Md. 35

HİSSESİNİ DEVREDEN LİMİTED ŞİRKET ORTAĞININ ŞİRKETTEN TAHSİL EDİLEMEYEN KAMU ALACAĞINDAN SORUMLU OLDUĞU
 

6183 sayılı Yasa’nın 35. maddesinden doğan ve limited şirket ortaklarını, şirketten tahsiline olanak bulunmayan kamu alacaklarının ödenmesinden doğrudan doğruya ve payları oranında sorumlu tutan kural karşısında, tahsili gereken kamu alacağını yaratan vergilendirmenin ait olduğu dönemde şirketin paylarına sahip ortakların, bu dönemden sonra paylarını devretmiş olsalar da ortaklık sıfatının sürdüğü dönemlere ilişkin şirketin kamu borçlarından kaynaklanan sorumluluklarının devam edeceği hk.

İstemin Özeti: Davacının 23.01.2001 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilen hisse devriyle ortaklığından ayrıldığı limited şirkete ait vergi borcu ve gecikme zammının tahsili amacıyla adına payı oranında düzenlenen ödeme emrini; 6183 sayılı Yasa’nın 35. maddesinde düzenlenen sorumluluğun ortaklık sıfatına ve payına bağlı olduğu, şirketteki paylarını devreden davacıdan pay alan kimselerin payların gerektirdiği sorumlulukları da bildiklerinin kabulü gerektiği, bu nedenle devir tarihinden önceki ve sonraki dönemlere ait şirket borçlarının, paylarını devreden davacıdan aranmasında yasaya uygunluk görülmediği gerekçesiyle iptal eden Vergi Mahkemesinin kararını; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunanların ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde dava açabileceklerinin kurala bağlandığı, dava konusu ödeme emirlerinin, 22.07.2005 tarihinde muhasebeci imzasına tebliğ edilmesine karşın, 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde öngörülen dava açma süresi geçtikten sonra 22.08.2005 tarihinde vergi mahkemesi kaydına giren dilekçeyle açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenmeksizin reddi gerekirken, davanın esası hakkında verilen kararda yasaya uygunluk görülmediği gerekçesiyle bozan Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Dairelerince oluşturulan Müşterek Kurulun 02.03.2007 gün ve E. 2006/1936, K. 2007/648 sayılı kararının; taşıtlarına ve banka hesabına konulan hacizle öğrenilen 19.07.2005 tarihli ödeme emirlerinin ve yapılan takibin kaldırılması istemiyle 19.07.2005 tarihinde vergi dairesi müdürlüğüne başvurulduğu, yanıt verilmeyince dava açıldığı, ödeme emri tebliğ edilmeden haciz uygulandığı, şirketin vergi borcu ile ilişkisi bulunmadığı ileri sürülerek düzeltilmesi istenmiştir.

Karar: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesinde, Danıştay dava daireleri ile İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verdikleri kararlar hakkında, bir defaya mahsus olmak üzere kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde taraflarca kararın düzeltilmesinin istenebileceği kurala bağlanmıştır.

Anayasanın temel hak ve hürriyetlerinin korunmasını düzenleyen 40. maddesine aykırı olarak tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dava açılması gerektiği bilgisine yer verilmeyen ödeme emirlerine karşı açılan davada süre aşımı bulunmadığı anlaşıldığından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesinin (c) bendi uyarınca davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Danıştay Üçüncü ve Dokuzuncu Dairelerince oluşturulan Müşterek Kurulun 02.03.2007 gün ve E. 2006/1936, K. 2007/648 sayılı kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra davalı idarenin temyiz istemi yeniden incelendi.

23.01.2011 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen hisse devriyle ortaklığından ayrıldığı (…) Ltd. Şti.’ne ait 2000 yılı ve Ocak 2001 dönemine ilişkin kurumlar vergisi, gelir (stopaj) vergisi, fon payı, katma değer vergisi, geçici vergi ile Ocak-Mart 2001 dönemine ilişkin gecikme zammından oluşan kamu borcunun tahsili amacıyla davacı adına sermaye payı esas alınarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 4369 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları kuralına yer verilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükellef ve vergi sorumlusu başlıklı 8. maddesinin 3. fıkrasında da, vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna ilişkin özel mukavelelerin vergi dairelerini bağlamayacağı kuralına yer verilmiş olup, limited şirketteki ortaklık payının kısmen veya tamamen bir üçüncü kişiye devrine ilişkin sözleşmeler, özel hukuk sözleşmesi olduklarından, kamu alacağının tahsilinden doğan sorumluluğun, belirtilen nitelikteki pay devri sözleşmeleriyle ortadan kaldırılmasına olanak bulunmamaktadır.

Bu nedenle 6183 sayılı Yasa’nın 35. maddesinden doğan ve limited şirket ortaklarını, şirketten tahsiline olanak bulunmayan kamu alacaklarının ödenmesinden doğrudan doğruya ve payları oranında sorumlu tutan kural karşısında, tahsili gereken kamu alacağını yaratan vergilendirmenin ait olduğu dönemde şirketin paylarına sahip ortakların, bu dönemden sonra paylarını devretmiş olsalar da ortaklık sıfatının sürdüğü dönemlere ilişkin şirketin kamu borçlarından kaynaklanan sorumluluklarının kalkacağından söz edilemez.

Türk Ticaret Kanunu’nun 511. maddesinin 4. bendinde, limited şirket ortaklarının her birinin ad ve soyadları ikametgahları ve tabiiyetlerinin tescil ve ilan edileceği; aynı Kanun’un 33. maddesinin 1. fıkrasında, tescil edilmiş hususlarda vukuu bulacak her türlü değişikliklerin tescil ve ilan olunacağı; 38. maddenin 1. fıkrasında ise ticaret sicili kayıtlarının nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üçüncü kişiler hakkında kaydın gazete ile tescil ve ilan edildiği tarihten itibaren hüküm ifade edeceği hükme bağlanmıştır.

Sözü edilen düzenlemelere göre limited şirket ortağı olarak ticaret siciline tescil ve ilan edilmiş kişinin, herhangi bir sebeple şirket ortaklığının sona ermesinin, tescil edilip, Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilinceye kadar üçüncü şahıslar nezdinde hukuki sonuç doğurmayacağı açıktır.

(…) Ltd. Şti.’ndeki hissesinin (…) Noterliğinin 26.10.2000 tarih ve (…) yevmiye numaralı devir sözleşmesiyle devredildiği 25.10.2000 tarihli ortaklar kurulu kararıyla bildirilerek, kararın 12.01.2001 tarihinde tescil ve 23.01.2001 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmesi suretiyle ortaklık sıfatı sona eren davacının ortaklık sıfatının, hisse devir işleminin ilan edilerek hukuken sona erdiği 23.01.2001 tarihine kadar olan şirket tüzel kişiliğine ait kamu borçlarından hissesi oranında sorumlu tutulabileceği açıktır. Bu durumda ödeme emirlerine konu kamu alacağının tüzel kişinin mal varlığından tahsil olanağının bulunup bulunmadığı da araştırıldıktan sonra, kamu alacağının ilgili bulunduğu dönem dikkate alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, devir tarihinden önceki kamu alacağından kaynaklanan sorumluluğun hisse devriyle birlikte kalkacağı gerekçesiyle verilen ödeme emirlerinin iptali yolundaki vergi mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, oyçokluğuyla karar verildi(*).